Bilgi birikimi ve mesleğine olan bağlılığıyla pek çok kişiye dokunan, aldığı başarı ödülleriyle adından söz ettiren, Kişisel Gelişim Danışmanı, İlişki ve Yaşam Koçu Gökben Gönültaş ile size kendinizi adeta bir seansta hissettirecek keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Kuantum düşünce tekniğine, insan psikolojisine ve başarılı çalışmalarına dair pek çok şey konuştuğumuz Gökben Gönültaş dikkat çekici ve önemli değerlendirmeleriyle hayata bakışınıza ışık tutacak. İşte o keyifli sohbetimiz sizlerle.
Röportaj: Simge Aytaş
Gökben Hanım öncelikle sizi biraz daha yakından tanıyabilir miyiz? Ekonomi İktisat eğitiminiz sonrası koçluk eğitmenlik sürecine uzanan yolculuğunuzu bizimle paylaşır mısınız?
Kişisel ve Kurumsal Gelişim Danışmanı, ICF Yaşam ve Nefes Koçu ve Eğitmeni, Kurumsal Koç, İletişim ve İkna Teknikleri Eğitimi, İlişki Koçu ve Aile Danışmanı, NLP Master Trainer, Yoga ve Yüz Yogası Eğitmeni, EFT, Kuantum Düşünce Tekniği Uygulayıcı ve Eğitmeni, Mindfulness Uygulayıcı ve Eğitmeni, Numerolog, Kahkaha Terapisti, Meditasyon Koçu, Regresyon Uygulayıcı, Aile Dizimi Uygulayıcı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Ekonomi bölümü mezunu, Yeditepe Üniversitesi’nde MBA derecesine sahibim. Profesyonel iş hayatının yanı sıra yıllardır kişisel ve kurumsal gelişim alanlarındaki uzmanlıklarım kapsamında önemli çalışmalara imza attım.
2022 yılında RC Menajerlik Başarı Ödüllerinden olan Yılın En Başarılı İlişki Koçu ve Aile Danışmanı, 2024 yılında RC Menajerlik Başarı Ödüllerinden olan Yılın En Başarılı Profesyonel Yaşam Koçu ödülünü aldım. Bilimin ve ilimin sınırı olmadığı farkındalığı ile Sosyal Psikoloji Doktora Eğitimiyle birlikte, uzmanlık alanlarını destekleyici eğitimlerle öğrenme yolculuğuma da devam ediyorum. Bireylerin yaşamına dokunmayı, birey ve kurumsal yapıların kendine dair yolculuklarında doğru ve etkili yöntemlerle onlara yol arkadaşlığı yapmayı kendi önüme koyduğum çok önemli bir amaç olarak düşünüyorum. Sorularla başlayan yolculuğum; yeni eğitimler, yeni danışanlar, dergi yazıları, yepyeni sorular, okuduğum ve takip ettiğim materyaller, yazmakta olduğum kitabım, psikoloji alanındaki öğrenciliğim ve çalışmalarımla devam ediyor.
“Gerçek benin seçtiği yolda ilerlerken kendimin deneyimlediği, sonucunu gördüğü bilgi, deneyim ve yöntemleri öğrenci ve danışanlarımla paylaşıyorum”
Ne eksikti? Yaşama dair hangi sorular sizi bugün geldiğiniz noktaya getirdi? Öncelikle kendinize nasıl iyi geldiğinizden bahseder misiniz?
Çok güzel bir soru… Bu eksiklik duygusuna farkındalık başlangıcı ya da farkındalık arayışı da diyebiliriz. Her birimiz kendi yaşam yolumuzun yolcularıyız. Ben de zamanın birinde yolculuktaki benin gerçek ben olmadığımı fark ettim diyebiliriz. Yol aynıydı lakin yolcunun yol ayrımına geldiğinde tercih ettiği yol gerçekte hangisi olmalıydı? Benim bu dünyaya gelme sebebim neydi? Gibi sorularla yol ayrımında o güne kadar ki yoldan ayrılıp bambaşka bir sapağa geçtim. O sapak ise aradığım soruları içinde barındıran bir koçluk akademisi idi. İşte hikâye böyle başladı. Ve önce kendimi keşfederken o eksiklik hissi tamamlandı. Sonraki adım ise yaşama 360 derece bakabilmek oldu. Sizin de bildiğiniz üzere ilimin bilimin sonu yoktur. O nedenle süreç içinde hem kendimi geliştirmeye devam ederken hem de başka ruhlara katkı olmayı seçtim. Yaşam seni uyandırana kadar kendi seçmediğin belki de sana dayatılan yolda da ilerleyebilirsin, kendine ait olmadığını fark bile etmediğin düşünce, duygu ve davranışlarla yol alabilirsin ki bende aynen böyleydim. Şimdi gerçek benin seçtiği yolda ilerlerken kendimin deneyimlediği, sonucunu gördüğü bilgi, deneyim ve yöntemleri öğrenci ve danışanlarımla paylaşıyorum.
“Başka bir insanın yaşamına dokunduğum anda onun gözlerindeki o, nihayet birisi saklandığım yerde beni buldu ışıltısı, bazen tüm dünyayı aydınlatır gibi görünür bana”
Kendinize ve çevrenize katkı sağlamak size hangi duyguları yaşatıyor?
Kendime ve çevreme katkı sağlamak noktasına baktığımda ise mutluluk ve başarı en yoğun yaşadığım duygular. Başka bir insanın yaşamına dokunduğum anda onun gözlerindeki o, nihayet birisi saklandığım yerde beni buldu ışıltısı, bazen tüm dünyayı aydınlatır gibi görünür bana. Çünkü o bir kişi için çok şey değişmiştir. Tıpkı okyanus sahilindeki deniz yıldızının hikayesinde olduğu gibi. Zamanın birinde yaşlı bir adam okyanus sahilinde yürüyüş yaparken, okyanusa telaşla bir şeyler atan bir adama rastlar. Biraz yaklaşınca bu adamın sahile vuran denizyıldızlarını okyanusa doğru attığını fark eder. “Deniz yıldızlarını ne için suya atıyorsunuz?” diye sorar. Diğeri yapmakta olduğu işe daha da hızlanarak devam ederken “yaşamaları için” diye cevap verir. Adam bu sefer “iyi de burada binlercesi var hepsini kurtaramazsın ki, ne fark edecek ki? Diyerek yüzünü uçsuz bucaksız okyanusa çevirir. Ve cevap gecikmez; elinde tuttuğu ve okyanusa doğru fırlattığı denizyıldızını göstererek, “onun için fark etti” der.
“Anlaşılmak en büyük arzumuz lakin acaba biz karşımızdakini hiç can kulağı ile dinliyor anlamaya çalışıyor muyuz?”
İlişki Koçusunuz. İlişkilerin simyasından bahsedebilir miyiz biraz. İnsanlarda çalışmalarınız sırasında neleri gözlemliyorsunuz? Sizce günümüzün iletişim sorunları neler? İnsanlar ne tarz çelişkiler yaşıyor? Nasıl çözüm önerileri sunuyorsunuz?
İlişkiler konusuna gelince; aslında en büyük sorun iletişimde saklı. Birbirimizi anlamak bu kadar kolay ve yakınken birbirimizi işitmekten de bir o kadar uzağız. Biz hep karşımızdakinin bizi dinlemesini ve anlamasını istiyor ve bekliyoruz. Anlaşılmak en büyük arzumuz lakin acaba biz karşımızdakini hiç can kulağı ile dinliyor anlamaya çalışıyor muyuz? Karşımızdaki konuşurken bir sonraki cümlemizi düşünürsek onu ne kadar dinleyip, anlayabiliriz? O nedenle önce karşımızdakini dinlemek, onu anlamaya çalışmak, söylediklerinin ardındakini duyabilmek çok kıymetlidir.
Her birimizin yaşama geliş şekli, büyüdüğü yer, aile, okuduğu okul, iş ve arkadaş çevresi vb. birbirinden farklı olduğu için yaşamı algılayış şekli, yaşadıklarına, gördüklerine, işittiklerine verdiği mana da birbirinden farklıdır. Hayatı gördüğü, anlamlı kıldığı çerçeve farklıdır her birimizin; dolayısı ile karşımızdakinin dünyayı bizim algıladığımız gibi algıladığı ve dünyayı bizimle aynı pencereden gördüğü zannı karşımızdakine haksızlıktan başka bir şey olmaz. NLP’deki temsil sistemlerine göre de her bireyin dünyayı algılayışı kendini dünyaya ifade edişi farklıdır. Böylelikle sevgiyi gösterdiğimiz şekiller, sevgi dillerimizde farklılık gösterir.
Kimimiz için sevildiğini bilmek; duymak iken, kimimiz için hediye almak, kaliteli vakit geçirmek, temas, hizmet eylemleri olarak karşımıza çıkıyor. Kadın ya da erkek karşısındakine âşık olduğu ilk günler de hormonların da etkisiyle, ayakları yerden kesilir, midesinde kelebekler uçuşur, hatta kendini yenilmez görür. Tekken iki kişi olmuştur. İlişki evlilik ile taçlandığında ve ilk ayların heyecanı geçtikten sonra ayaklar yeniden yere basmaya başlar. Ve bazı ilişkilerde çatışmalar baş gösterir. Tabi burada pek çok parametre de söz konusu olabileceği gibi birçoğundaki durum, aşk sevgiye dönerken karşımızdakinin iletişim dilini bilmemektir. Bu aşamada çiftler birbirinin sevgi dilini bilip ona göre davranırlarsa çözüm çok yakındır.
Bir başka konuda, ilişkilere alacaklarımıza odaklanarak yaklaşmak. Bunu yaptığımızda dengeyi bozmuş oluyoruz. Yaşam denge üzerine kuruludur. Bir ilişkide alacaklarına odaklandığında en baştan dengeyi bozuyorsun. O nedenle ilişkin için sen neler yapabilirsin, ilişkine neler katabilirsin, ne kadar sorumluluk alabilirsin, nelerden vazgeçebilirsin bunları da düşünmek gerekir. Ve elbette ki karşımızdakini olduğu haliyle kabul edip sevebiliyorsak, yaşam yolculuğuna eşlik etmeliyiz aksi takdirde onu değiştirmeye çalışmanın sonu hüsran olur. Hiç kimseyi değiştiremeyiz kendimizden başka. Ve karşınızdakinden sürekli bir şeyler beklemeyin; beklentilerinizden özgürleşin ve bunun sizi ne kadar hafif hissettirdiğini deneyimleyin. Ve unutmayın ki sağlam temellere oturmadan başlayan bir ilişki, nasıl ve ne şartlarda başlarsa öyle bitecektir.
“Kuantum düşünce tekniği ile geçmişi değiştirebilir miyiz?”
Kuantum düşünce tekniğiyle neler başarabilir insan? Bu düşünce tekniğini yaşam biçimi haline getirmek nedense bu emeği vermek biraz zor geliyor insanlara. Eğitimlerinizde ya da danışmanlıklarınız sırasında gerçek istikrarı yakalayabilen kişilerle çalışabildiniz mi? Nasıl sonuçlar elde ettiniz?
Kuantum düşünce tekniği, bir dalganın olası değerlerinin alt kümelerinden biri olan kuantum, atom düzeyindeki hatta atomdan daha küçük parçacıkların fizik kurallarını tanımlamakta kullanılır. Kısaca parçacıktır. Bu parçacığı inceleyen bilim de kuantum fiziği olarak ortaya çıkmaktadır. Kuantum fiziği; evrende her şey sadece ve sadece enerjiden oluşmaktadır ve enerji madde halindeki sıkıştırılmış enerjinin formunu değiştirebilir der. Evrendeki en büyük enerji de düşünce enerjisidir; kısacası, bizler düşüncelerimizle hayatımızı değiştirip, yeniden yapılandırabiliriz. Hedeflerimize varmak için önce gerçekçi hedefler belirleyip; bu yolda doğru eylemlere geçmek için de bizdeki en güçlü enerjiyi yani düşünce gücümüzü kullanabileceğimiz bir bilimsel çalışmadır aslında. Bu nedenle nasıl düşündüğümüz ve davrandığımız sadece kendimizi değil dünyayı da etkiliyor.
Kuantum düşünce tekniği ile geçmişi değiştirebilir miyiz? Yaşamımızda “Bu benim başıma neden geliyor” diye sorguladığınız tüm kısır döngüleri barış ve sevgi yoluyla kolaylıkla dönüştürebiliyoruz. Daha sağlıklı bir bakış açısı ve iletişim yolu ile zihinsel ve bilinçsel yeni düşünce modeli yaratabiliyoruz. Yaradan’ın sonsuz sınırsız bir varlık olarak yarattığı bizler; kendimize inanıp, kendi gücümüzü de açığa çıkarabilirsek hastalıkların etkisini azaltabilir, arzularımıza hedeflerimize ulaşabilir ve hatta hayal ettiğimiz hayatı inşa edebiliriz. Sınırlar sadece bizim zihnimizdedir. Ve yaşamda değişmez olduğunu düşündüğümüz döngüler, hep aynı insanları hayatımıza çektiğimiz düşüncesi, yaşamımızdaki sıkışmışlıkların çoğu bizimle ilgilidir. Tabi bazı sıkışmışlıkların ardında atalardan gelen aktarımlar da söz konusudur. Hep aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek de bize ait yanlış bir bakış açısıdır.
Bakış açını değiştir deriz danışana. Ve öncelikle okyanustaki tek bir damla değil okyanusun kendisisin onu fark et deriz. Ben, sen değil biz varız.
Devasa çikolatalı, vanilyalı bir kurabiye yaptığınızı hayal edin, o kurabiyeden bir parça koparsak o koparılmış parçayı devasa kurabiyeden ayrı düşünmek mümkün olabilir mi? Küçük parçada büyük parçanın özelliklerini gösterir. Bu olmuyor yapamıyorum, asla gerçekleşmeyecek, benim için çok zor söylemlerini hayatınızdan çıkarın kelimelerinizi, kelime kalıplarını değiştirin. “Bu çok zor” ifadesini “henüz kolay değil” ile değiştirin diyorum ben öğrencilerime. Bu olmuyor yapamıyorumu ise henüz yapamıyorum ile değiştirtiyorum. Çünkü beynimize neyi kodlarsak beyin ve bilinçaltı derhal onu gerçekleştirmek üzere harekete geçer. Bu çok zor dediğimiz andan itibaren kendimizi sınırlarız. Ve o zor olduğunu düşündüğün şeyi başaramaman üzere ateşi tutuşturmuş olursun. Tıpkı kötü gün parası biriktirmek gibi. Gelsin kendini gerçekleştiren kehanet. O gün geldiğinde de işte bak ben söylemiştim der kendini tebrik edersin. Aslında bilmezsin ki sen sürekli kötü gün parası diye tekrarlayarak kendi frekansını o düzeye sen çektin. Gezmek için keyifli zaman geçirmek yatırım yapmak için para biriktiriyorum da diyebilirsin.
Kimi zaman geçmişte takılı kalabiliriz bizi üzen, inciten, kıran, canımızı acıtan olaylar nedeniyle. Beynimiz; geçmiş, gelecek, şaka, hayal ayrımını yapamaz şimdide yaşar. Dolayısıyla; geçmişte olumsuz olarak yaşadıklarımızı düşündüğümüz her anda beynimiz aynı olayı tekrar tekrar yaşar ve o stresi bedenimize de yansıtır. Önce ruh hastalanır sonra beden. Bedenimiz, hastalık yoluyla konuşur kimi zaman bizimle, ona kulak vermek gerekir. Bedenimiz bize ne söylüyor dinlemek gerekir. Bedenin bilgeliğiyle doğarız aslında lakin sonra unuturuz. Tıpkı doğru nefes alıp, vermek gibi. Peki olumsuz anıları bilinçaltımızdan silebilir miyiz, yok edebilir miyiz derseniz. Geçmişi yok etmek, olumsuz olayları kendimizden silmek, yok etmek mümkün olmamakla birlikte; olayın, durumun, anının bizdeki etkisini, kuantum düşünce ve NLP Teknikleri ile duygusunu dönüştürerek, yaşamımızı devam ettirebiliriz. O olumsuz anıyı biliriz, kabul ederiz lakin bizdeki etkisini silikleştirip yok ederek geçmişin bizdeki duygu ve etkisini değiştirebiliriz.
Ve sevgili okuyucularınız için bir husus daha eklemek istiyorum tezahür ettirmek ile ilgili; her birimiz enerji varlığıyız ve dalgalar halinde yaydığımız frekansımız var. O frekansa uygun kişi, durum ve olayları kendimize çekeriz. Duygu, arzu, niyet ve düşüncelerin frekansı da vardır. Arzu ettiklerine uygun frekansta olmak gerekir. Yaşamlarında tezahür ettirmek istediklerini mutlaka yazsınlar, yazmak beyni yazılanın yapılabilirliğine inandırır. Ve o dileği hak ettiklerine inansınlar, kendilerine inansınlar ve Yaradan’dan istesinler ve Yaradan’a bıraksınlar. Kendileri için diledikleri güzellikleri başkaları için de dilesinler. Ve elbette niyetleri her neyse onu hedef haline getirip onu gerçekleştirmek üzere eylem adımlarını atsınlar.
Enerji bedeni temizleme yönteminiz nedir? Eğitimlerinizde de bu konulardan ve çakralardan, nasıl dengelenebileceğinden bahsediyorsunuz. Bu oldukça önemli bir konu. Burada da bilgilerinizi bizimle paylaşır mısınız?
Çakralar, bedenimizde bulunan ruhsal ve fiziksel enerji merkezleridir. Her çakra farklı bir duygu ile ilişkilidir ve farklı renklerle temsil edilir. Her çakra farklı frekanstaki bir enerjinin giriş kapısı olduğundan, her biri için farklı özellikte çalışma yapılır. Beden (qi-gong, yoga vb.), zihin ve meditatif çalışmaları bir arada gerçekleştirmeyi ve bütüncül olmayı öneririm ki benim de derslerimde kullandığım yöntem budur.
“Ben yüz yogası çalışmalarına kahkaha yogası egzersizlerini de ekliyorum. Her dersimin başında ilk söylediğim, önce yüzünüze güzel bir gülümseme yerleştirindir”
Birazda yüz yogasından bahsedebilir miyiz? İlk bakışta güzellik genç kalmak gibi detaylara takılarak bakılıyor yüz yogasına. Neleri yanlış biliyoruz bu konuda? Yüz yogası yapmak kişiye neler sağlar?
Yüz yogası benim pandemi döneminde hayatıma giren bir sistem oldu kahkaha yogası ile birlikte. Kendim için başladığım bu sistemi o kadar sevdim ki eğitmen oldum. 18 yaşından büyük herkesin yapabileceği hiçbir maliyeti olmayan lakin düzenli ve sistematik bir uygulama gerektiren bir sistem. Yüzüne enjeksiyon yaptırmak istemeyenler için harika ve maliyetsiz bir yol. Tabi kasları çalıştırdığımız bu sistemi doğru bir şekilde doğru eğitmenlerle uygulamak gerekiyor. Bununla birlikte; yüz yogası hareketleri ile birlikte yaşam alışkanlıklarımızı da değiştirmek gerekiyor. Ve elbette herkesin yüzündeki kaygı noktaları farklı olabileceği için egzersiz planları kişiden kişiye farklılık gösterebilecektir.
Yüz yogası egzersizlerinin yüzümüzde yarattığı iyileşme ve değişimi görebilmemiz (her bireye göre farklılık gösterse de) ortalama iki ya da üç ay düzenli şekilde hareketleri uyguladıktan sonra mümkün oluyor. Alışkanlıkları değiştirmek konusuna gelirsek, uyku düzeni çok önemli sirkadyen ritme uyumak 22.30’dan sonra uyumaya hazırlanmak ve sabah doğayla birlikte uyanmak. Beslenmemize dikkat etmek, sigara, alkol, paketli ve asitli yiyeceklerden uzak durmak gerekiyor. Sağlıklı ve doğal besinleri tüketmek gerekiyor. Egzersizi yaşamımıza dahil etmek gerekiyor. Sabahları yürümek de bir seçenek olabilir. Aynı şekilde nefes egzersizlerini de yaşamımıza katmamız ve en mühimi stres yönetimini, meditasyonu yaşamımıza dahil etmemiz gerekiyor.
Gördüğünüz gibi yüz yogası sadece yüze yaptığımız hareketlerden ibaret değil bütüncül bir sistem tıpkı dört ayaklı lakin ayaklarından biri kırık olursa ayakta duramayacak bir sandalye gibi. Rutin bir derste; egzersizlere başlamadan önce mutlaka nefes çalışıyoruz, nefesi üst beden hareketleri takip ediyor, sonra yüz yogası ve meditasyon ile kapanış. Her gün ya da iki günde bir 15’er dakikalık düzenli çalışmaları öneririm. Ben yüz yogası çalışmalarına kahkaha yogası egzersizlerini de ekliyorum. Her dersimin başında ilk söylediğim, önce yüzünüze güzel bir gülümseme yerleştirindir. Beyin mış gibi atılan kahkahaları gerçek olarak algılayıp, endorfin, serotonin ve dopamin hormonlarını salgılamaya başlar ve ruh halini düzenler. Ruhu iyileştirirken vücut direncini arttırır. Katılımcıların sinerjisiyle de birleşince ortaya unutulmaz keyifli dersler çıkıyor. Ve özümüzle, saf niyetimizle bir ve bütün olduğumuz her sistemin bize harika hediyeleri oluyor. Dönüşümüne tanık olduğum elbette pek çok öğrencim, danışanım oldu. Bu işin en keyifli tarafı katkı olabilmek ve sonuçlara tanık olmak belki de. Bazen de kaydettiğim meditasyonları dinleyip şifalananlar arasında yazanlar oluyor bunları duymak beni ayrı mutlu ediyor ve doğru yolda olduğumu bana gösteriyor.
Sosyoloji ve Psikoloji doktorası yapıyorsunuz. Psikolojimizi nasıl sağlam tutabiliriz?
Psikolojik sağlamlık, yaşamda aynı olay karşısında herkes aynı tepkiyi vermez. Olay, sorun ve problemler herkesi aynı şekilde etkilemez. Zaten düz bir çizgide de gitmez yaşam, kalp grafisi gibi inişli çıkışlıdır. Ne sürekli mutsuzluk vardır ne sürekli mutluluk hali mevcuttur. Biz neye odaklanırsak odaklandığımız şeyi büyütürüz. Her zorlayıcı sorun ya da durumun ardında bizi daha ileriye taşıyan bir armağan yatar bu da kendimizin bir üst versiyonuna ulaşmaktır. Olayları olduğu haliyle kabul ederken bu olayın ardındaki mesajın ne olduğunu anlayabilmek mühimdir. Yaşam bazen bize işaretlerini gönderir ve bunu aksiliklerle iletir. Biz bu işaretleri okuyup, alıp kabul edersek yolumuzda ilerleyebiliriz. Yoksa yaşam benzeri daha büyük bir olumsuzlukla kapımızı tekrar çalacaktır.
Psikolojik sağlamlık, düşmeden ayakta kalmak değil, düştükten sonra ayağa kalkabilmektir. Gerekirse duruma göre değişim gösterebilmektir. Her şeyin mükemmel ve kusursuz olması değil hayatta aksilikler ve yolunda gitmeyen pek çok şeyle birlikte yol alabilmektir psikolojik sağlamlık. Yaşamda esnek olmaktır, zorluklara göre esneyebilmektir. Çok şiddetli esen bir rüzgârda rüzgârın esiş yönüyle esneyebilen ağaç fırtına dindiğinde yaşamına kaldığı yerden devam ederken, o şiddetli fırtına
karşısında dimdik duran ağaç fazla dayanamayıp kırılacaktır. Yaşamda her şeyin kontrolü bizde değil pek çok değişken mevcut. Bu kapsamda akıllıca strateji geliştirip durumla baş edebileceğimiz bazı durumlar olabileceği gibi, tamamen bizim kontrolümüz dışında da olay ve durumlar olabilir. O vakit duygulardan kaçmak, yok saymak yerine onlarla yüzleşmek, onlara dokunmak, kabul etmek bizi daha farklı bir boyut ve özgürlüğe kavuşturacaktır. Yok saydığımız, bastırdığımız her durum, düşünce, duygu bir gün en olmadık zamanda ufak bir tetikleyici ile bile olsa ortaya çıkmak için zamanını bekler. Anlık çözüm ya da yüzleşmekten kaçındığımız durumlar gerçekçi bir çözüm sağlamaz. O nedenle duyguları bastırmak, reddetmeye, silmeye çalışmak yerine varlıklarını kabul edip, dönüştürmek bizi sağlam kılar.
Toplumumuzdaki şiddet olaylarına ve gençlerin içinde bulundukları başta cinsiyetsizleştirme ve şiddet olaylarına yorumunuz ve çözüm önerileriniz nelerdir?
Kimi bireyler her şeyden mutsuz olur, söylenir, başına hep kötü şeyler geldiğinden bahseder durur. Ona yardım eden kimse olmadığı gibi, elinden tutanın da olmadığından bahseder durur. Lakin durumunu değiştirmek için parmağını dahi oynatmaz hep başkalarından bir şeyler bekler durur. Kendisinin arzuladıklarına sahip olduğunu düşündüklerini yargılayıp, etiketlemekten de geri durmaz. Halbuki şartları aynı olan bir başkası bambaşka bir yol izler kimseden bir şey beklemeksizin sadece kendine ve hedefine odaklanır. Sonuç başarıdır. Diğeri ise söylenmeye devam eder. Hemen her dönem böyle kendine acıyan, hep bahtsız olduğunu ifade eden bu durumdan beslene insanlar vardı ve hep olacaklar. Şiddet olaylarına gelince giderek artan bir öfke mevcut ne yazık ki kimsenin kimseye tahammülü yok. Trafikte de herkes öfkeli ve acelesi var, genel bir mutsuzluk hali en ufak bir kıvılcımda patlamaya hazır birbirine tahammülü olmayan sevgiyi unutmuş insanlar. Halbuki öfkenin kişinin kendisinden başka kimseye zararı yoktur. Kişi öfke duygusunu hissettiği anda kendisine birkaç dakika zaman tanısa ve hatta o esnada derin nefes alıp verse duygu durumu değişecektir.
Instagram’dan canlı yayınlarınız ve önemli konuklarınız oluyor. Genellikle hangi konulara değinmeyi tercih ediyorsunuz ve neden?
Yaptığım programlarda ise hedefim, konusunda uzman, izleyenlerin ve dinleyenlerin ilham alacağı hocalarımızla değerli bilgileri bütüne aktarmak. Hali hazırda Kuantum Düşünce Tekniği ile Yaşam Koçluğu Eğitimlerimiz devam ediyor, iki hafta sonra NLP Training programımız başlayacak. Mart ayında ise İlişki Koçluğu, Temel Koçluk İlke ve Uygulamaları ve Kuantum Master eğitimlerimiz başlıyor olacak.
Atölye çalışmalarınızdan ve düzenlediğiniz kamplardan da bahseder misiniz? Yakında bir etkinliğiniz olacak mı?
Yaptığım ücretsiz atölyeleri, katılımcıların farklı konularda doğru bilgiyi, doğru kişilerden almaları üzerine bütüne katkı olsun diye gerçekleştiriyorum. Katılımcıların yaşamlarında kullanmaları için dizayn ettiğim bu atölyelerin ise sonunda mutlaka güçlü bir meditatif çalışma oluyor. Bununla birlikte, ücretsiz whats app gruplarında da çalışmalar yapıyoruz. İlkbaharda kamp planlarımız var bütünsel bir deneyimi sunacağımız kampta bedeni de işin içine katarak bilinçaltı, şifa, beslenme, şefkat, meditasyon, chi enerjisi ve ötesini katılımcılarımızla birlikte deneyimliyor olacağız.
Yaşamda aslolanın sevgi olduğu ve bizlerinde sonsuz sınırsız sevgi varlığı olduğumuz gerçeğinden yola çıkarak, yüzünüzde gülümseme, kalbinizde sevgi daim olsun. Sevgiyle kalın hoşça kalın.