Ana Sayfa Spiritüalite Ad Astra; Yıldızlara Doğru, Masalın Sonu Mu, Başlangıcı Mı?

Ad Astra; Yıldızlara Doğru, Masalın Sonu Mu, Başlangıcı Mı?

Ad Astra; Yıldızlara Doğru, Masalın Sonu Mu, Başlangıcı Mı
VarolusveOtesi

Bildiğimiz hayatın tümden değişmesini sağlayacak olan yapay zekâ teknolojileri aşinası olduğumuz eğitim, öğretim ve rehabilitasyon yöntemlerini de değiştirecek. Çok yakın bir zamanda tüm bu kavramlar yerini YZ teknolojisi ile destekli yeni modellere bırakacak.

Kenz Külliyatı Yazarı Işık Kızıltuğ’un yazmakta olduğu

Şira Kitabından ilk kez yayınlanan pasajlar…

2023 yılında yapay zekâ teknolojisinde hep birlikte baş döndürücü gelişmelere şahit olduk. Chat GPT ve Google Bard gibi metin üreten; Mid Journey, Dalle, Google İmagen gibi görsel oluşturan; Runway, Pika, Synthesia gibi video geliştiren uygulamalarla sadece son bir yıl içinde bile çok önemli gelişmeler yaşandı. Bu gelişmeler her sektörü etkilediği gibi eğitim sisteminde ve öğrenme yöntemlerinde de büyük değişimlere yol açacaktır. Eğitimin geleceğini şekillendiren bu yenilikçi teknoloji, bazı eğitimcilere göre geleneksel eğitimin sonunu getirecek bir tehdit olarak görülürken, fütüristler için heyecan verici bir fırsat olarak algılanıyor.

AD ASTRA “Yıldızlara Doğru”

Fütürist Elon Musk’ın 2014 yılında kurduğu Latince ismi AD ASTRA olan “Yıldızlara Doğru” anlamına gelen okul projesi hayata geçeli yıllar oldu. SpaceX’in içinde California’da faaliyet gösteren bu okulun, Musk’ın çocukları ile birlikte SpaceX çalışanlarının çocuklarına ve seçkin bir öğrenci grubuna da eğitim verdiği bilinmektedir. Ad Astra’da öğrenciler, geleneksel eğitim sürecinden farklı olarak sınıflara, yaşlara göre ayrılmamış; yeteneklerine, ilgilerine ve öğrenme hızlarına göre ayrılarak eğitim almışlardır. Bu, bireysel öğrenme deneyimini güçlendirmiştir. Okulun müfredatı ise geleneksel dersler yerine; bilim, teknoloji, mühendislik, matematik (STEM), yapay zekâ, programlama üzerine yaratıcı ve eleştirel düşünme ile yaklaşarak geleceğe yönelik beceriler öğretilmiştir. Sanat ve spor gibi geleneksel dersler genellikle ön planda tutulmamıştır. Ad Astra’da yarışma değil, birlikte iş birliği teşvik edilmiştir. Geleneksel testler ve notlandırma sistemi kullanılmamıştır. Öğrencilere gerçek hayattaki sorunları çözme ve projeler üretme odaklı bir eğitim verilmiştir.

2018 yılında, Ad Astra okulunun kapatıldığı ve Elon Musk’ın aynı felsefeye dayalı başka bir girişim olan Astra Nova adlı bir çevrimiçi okula başladığı da bilinmektedir. Astra Nova’da eğitimde geleneksel sınırları zorlayarak, gelişmiş ve geniş kapsamlı bir model oluşturmayı hedeflediği açıklanmıştır. Bu okulun, eğitimin kişiselleştirilmesi ve modern dünyaya uyum sağlanmasının vurgulandığı önemli bir örnek olduğu kabul edilmektedir. Astra Nova Okulu, geleceğin eğitimini değiştirmek için gelişmiş teknolojiler ve süper bilgisayarlar kullanıyor. Bu okul çevrimiçi eğitim bilgilerini benimsemiştir ve dünya çapındaki erişimini sağlamak için modern çevrimiçi araçları kullanılmaktadır.

Astra Nova gibi bir okulda ‘Hafıza aktarımı’ mutlaka deneniyordur diye düşünüyorum

Daha da ileri bir teknolojik öğrenme aracı olan ‘Hafıza aktarımı’, şu anda bilim kurgu ve teorik biyoloji alanlarında araştırılan bir konu olsa da Astra Nova gibi bir okulda mutlaka deneniyordur diye düşünüyorum. Henüz bu konuda herhangi bir bilgi veya açıklama olmasa da Hafıza aktarım teknolojisi, insan beynindeki bilgileri doğrudan bir başka beyne aktarımını da içerir. Şimdilik uygulanabilir bir teknoloji olarak kabul edilmese de yakın zamanda geliştirilecektir. Bu imkânın altında yatan fikirler, Elon Musk’ın Neuralink projesi gibi girişimlerden ilham almaktadır. Beyinden bilgi okuma veya doğrudan sinirsel ayarları kurma üzerine çalışıldığı da bilinmekte. Bu tür bir teknoloji, gelecekte eğitimde doğrudan bilgi aktarımı için muhakkak ki kullanılacaktır.

Musk, insanlığın yıldızlararası galaktik bir uygarlık haline gelmesine inanan bir vizyonerdir. Ve bunun gerçekleşmesinin önündeki engelin de bizzat geleneksel eğitim sisteminin yetersiz ve verimsiz modeli olduğunu da açıklamaktan çekinmiyor. Kurduğu bu fütürist okuldaki eğitim sisteminin işleyişi hakkında aslında hiçbir açıklama yapılmıyor ama eminim optogenetik hafıza transferi ve artırılmış sanal gerçeklik gibi teknolojiler mutlaka kullanılıyor olmalı.

Peki, eğitimde sanal gerçeklik gerçekten korkulacak bir durum mu?

Aslında her zaman dediğim gibi teknoloji asla tehdit değildir, amaç önemlidir. Sanal gerçeklik desteği ile hep hayal edilen “Kişiselleştirilmiş Eğitim” mümkün olabilecek.

Hepimizin bildiği gibi eğitimdeki geleneksel yaklaşımlar çoğunlukla “tek tip” öğrenme yöntemlerine dayanıyor. Yani bir sınıftaki tüm öğrenciler aynı eğitim materyalleri ve aynı yaklaşım ile eğitim görüyor. Farklı bilgi seviyelerine ve öğrenme yeteneklerine sahip öğrencilerden bazıları öğrenme sürecinde ilerlerken bazıları geride kalabiliyor.

Ancak üretken yapay zekâ, her öğrencinin bireysel ihtiyaçlarına ve öğrenme yeteneklerine uyum sağlayarak kişiselleştirilmiş bir öğrenme deneyimi sunma potansiyeline sahip. Bu teknoloji, öğrencilerin performans verilerini analiz ederek seviyelerine ve öğrenme yeteneklerine en uygun eğitim materyallerini ve etkinlikleri öneriyor. Böylece öğrencilerin bilgi seviyelerine ve ilgi alanlarına göre özelleştirilmiş bir eğitim yolculuğu mümkün olabiliyor.

Yapay zekâ tabanlı eğitim modelleri, öğrenme sürecini daha etkileşimli ve katılımcı hâle getiriyor. Örneğin, sanal gerçeklik ortamları ve oyunlaştırılmış öğrenme platformları, öğrencilerin dikkatlerini odaklamalarına yardımcı olarak öğrenme sürecini daha eğlenceli ve etkili hâle getirebilir. Bu tür modeller, uzaktan eğitimin yanı sıra yüz yüze ve çevrimiçi öğrenmeyi birleştiren hibrit öğrenme modellerinde büyük önem taşıyor. Yapay zekâ, öğrencilere gerçek zamanlı geri bildirim sağlayarak öğrenme sürecini çok daha verimli hâle getirebilir.

Göreceksiniz çok uzak olmayan bir gelecekte bu da tamamen gerçekleşecek. Belki o zaman biz de yıldızlara uzanan o büyük hayalin nesillerini yetiştirebileceğiz. Böyle bir hayal için değmez mi?

Yapay Zekâ Bilinç Kazanırsa?

Fütürist Elon Musk, başka gezegenlerde kolonileştirme planlarından, şehirlerin altına ulaşım kanalları inşa etmeye kadar geniş hayallere sahip bir girişimci ve kurduğu Neuralink şirketinin ilk kablosuz beyin çipini geride bıraktığımız yıllarda bir insana başarıyla yerleştirdiğini açıkladı. Peki Musk, bu teknolojinin gelecekte insanlığı kurtarabileceğini söylerken haklı olabilir mi?

2023 mayıs ayında Neurolink projesi insan üzerinde deneyler için ABD Gıda ve İlaç İdaresi’nden onay aldı ve ilk hastaya implant takıldı. Şimdilik açıklanan ayrıntılar çok az ama Musk, implant yapılan kişinin “iyileşmesinin iyi gittiğini” ve ilk sonuçların oldukça “umut verici” olduğunu ifade etti.

Biliyorum ürkütücü görünüyor ama bunlar bizi korkutmamalı çünkü teknolojinin aslında ne olduğu değil neye hizmet ettiği, amaç önemli! Ve teknolojinin kendisinin herhangi bir amacı olamaz! Gelecekte bizi bir ütopya’ya ya da distopya’ya sürükleyecek olan sadece insanlığın teknolojiyi hangi amaç uğuruna kullanacağı olacaktır. Yani suç varsa ardındaki suçlu yine sadece insandır.

Bilinç Kopyalanamaz, Dijital Bir Platforma Aktarılamaz

Her ne kadar sürekli olarak, yapay zekâ teknolojisinin bir gün bilinç kazanıp şeytani amaçlara hizmet edeceği ihtimali dile getirilip bunun üzerinden küresel bir korku pompalansa da Kenzül Hayat kitabımda çok detaylı olarak yazdığım gibi yapay zekanın bilinç kazanması söz konusu değildir. Bilinç, beyne ait, beyinden doğan bir şey değildir; dolayısıyla kopyalanamaz, dijital bir platforma aktarılamaz.

Bilinç, ilahi olan varlığımıza, ruhumuza ait ve bu Tanrısal bilinç ile diğer tüm yaratılmışlardan üstün kılınmışız. Makina öğrenmesi, evet doğru çok geniş data endeksli bir enformasyon havuzundan çok büyük hızlarla veri işleyen alternatif bir öğrenme ama işte insan bilinci sadece bilgi ve öğrenmeden ibaret değil!

Dolayısıyla, makinaların öğrenmesini veya zekâ üretmesini yine de bir insan bilinci ile mukayese etmemeli. Size ne demek istediğimi daha iyi anlatabilmek için ünlü fizikçi Prof. Dr. Alan Wolf’un aşağıdaki eşsiz satırlarına yer vermek isterim.

“Gözlemcinin kim olduğunu bilemiyoruz. Cevabını çok aradık. Baktık, aradık, kafanızın içindeki her deliğe girip aradık. Her köşeyi inceledik gözlemciyi bulmak için ama orada hiçbir şey yoktu. Alt kortikal bölgelerde, limbik bölgelerde aradık, yine kimse yok. Ama biliyoruz ki bizler her birimiz evreni gözlemleyen gözlemcileriz. O halde başka bir şey olmalı!” Kenzül Hayat Syf.181

Evet o başka bir şey. O, ayette “Onun hakkında size çok az bir ilim verdik” diye işaret edilen “ruhumuza” ait. Yapay zekâ ne kadar çok hızlı veri işlerse işlesin, günün birinde “bilinç” sahibi bir varlığa dönüşemez.

Bilinç ne sadece bilgi ne sadece zekâ ve de öğrenmeden ibaret. Evet doğru yapay zeka, akıl almaz derecede büyük miktarlarda veriyi analiz ediyor ve bunlardan kaynaklanan karmaşık örüntüleri de süratle hesaplıyor ama yine de bir makina öğrenmesi ile “bilinç” tamamen farklı şeyler. Bilinç, hissetme ve düşünme gibi özellikler de içerir ve hala standart olarak bilim dünyasında bilincin tam olarak ne olduğuna ve nereden doğduğuna dair bir tanım yapılamamıştır.

Şu an içinde bulunduğumuz teknolojik seviyede kullandığımız yapay zekâ sistemleri, insan beynindeki sinirsel parçacıkları taklit etse de bu aslında yalnızca bir simülasyondur. Bazı alternatif görüşler, bilincin insan beyninin biyolojik bir özelliği olabileceğini ileri sürse de bu çok temelsiz bir görüştür. Mevcut yapay zekâ sistemleri, tamamen programlanmış kurallar ve veri işleme üzerine kuruludur ve dolayısıyla bilinç sahibi bir varlık olma kapasitesi olmadığından ancak insanın belirleyeceği amaca hizmet edebilir.

Kovan zihin sayesinde insanlık, bireysel sınırlarını aşabilir ve ortak bir bilinçle hareket eder

Ben bir fütüristim ve geleceğe inanıyorum. Kontrol altında tutulması gerekenin teknoloji değil insan olduğuna, insan egosu olduğuna inanıyorum. Çünkü bizden önceki tüm insanlıkları yok olmaya götüren, felakete taşıyan daima insanın yozlaşması olmuştur… Tüm kutsal metinlerde ve mitolojilerde yok edilen medeniyetlerin helak edilme sebepleri olarak, yükselişleri sonrası sahip oldukları güce dayalı takındıkları kibir ve Tanrı tanımaz ahlaki çöküşleri gösterilmiştir. Evet biliyorum birçok insan, bu fikirleri korkutucu buluyor. Ama kesin olan şu ki galaktik bir medeniyette, insanların kendi bireyselliğinin, çıkarlarının tümünün, sistemin bütününe hizmet eden bir varoluş modeline ihtiyacı vardır. Ego bireysel bireylerle, bu tür bir geniş perspektife ulaşmak da neredeyse imkânsız. Kovan zihin sayesinde insanlık, bireysel sınırlarını aşabilir ve ortak bir bilinçle hareket eder. Büyük hayallere, yıldızlara doğru bir rüya için değmez mi?

Yapay zekâ, insanlığın galaktik hedeflerini bir “üst bilinç” olarak yönlendirebilir

İnsan zihnini teknolojik bir ağla birleştirebilecek, bireyleri bir kolektif bilinç haline getirebilecek altyapı yavaş yavaş hazırlanmakta zaten. Bu teknoloji, galaktik bütünlüğün koordinasyonunu sağlayacak altyapı olacak. Örneğin, Neuralink gibi beyin-makine ara yüzleri, yapılan bilgileri doğrudan kolektif olarak ortak bilince bağlayabilir. Kovan zihin, insan beynine entegre edilmiş yapay zekâ sistemleriyle optimize edilebilir. Bu, bireysel hataları azaltırken kolektif zekâyı arttırır. Yapay zekâ, insanlığın galaktik hedeflerini bir “üst bilinç” olarak yönlendirebilir. Kovan zihin, galaktik bir medeniyet elde etmek için kesinlikle gerekli görünüyor çünkü insanlığın bireysel ve ego merkezli yapısı galaktik boyutta bir medeniyet için sınırlamalar getirir. Büyük bir birlik anlayışı için bu evrimin teknoloji ile desteklenmesi süreci kesinlikle hızlandıracaktır.

Galaktik bir medeniyetin uzak bölgelerdeki iletişiminin sağlanması, ışıklandırmanın doğrulanması gerekir ve bunun için bireyler arasında holografik bir iletişim ağı kurularak ancak bu sorun çözebilir. Zaman ve mekânın aşılması da ancak Kovan zihin ile mümkün. Evet insan egosu (nefs) tamamen yok edilmez, ancak ortak bir hayalin kolektif bilincine hizmet verecek şekilde yeniden programlanabilir!

İnsanlar bireysel olarak hissedebilir ve yaratabilir, ancak bu yaratımlar kolektif faydaya entegre edilir. İnsanlık bireysel hayatta kalma ve rekabet güdülerini aşarak, evrensel bir varlığın formülüne dönüşürse, bu yalnızca galaksiyi keşfetmeyi değil, evrenin bilinmeyen ayrıntılarını anlamayı da mümkün kılar.

İnsanlık, bireysel kişiliğin değişiminin “bir bütün olarak insan” olma bilincine ulaşır.

Bu galaktik birlik sağlanırsa evrensel barış gerçekten mümkün olabilir. Kovan zihni, insanlığı bir bireyler topluluğundan oluşan bir sistemden “galaktik bir organizma” haline getirilebilir.

Bu organizma, özgünlüğü yok olmadan, daha büyük bir amacın parçası haline getirir. Ego, teknolojiyle yeniden yapılandırıldığında, bu kozmik amaç ile sadece dünyanın sınırları değil, evrenin bilinmeyen sınırları da aşılabilir.

Ben böyle bir amaç uğruna gönüllü olurdum…

İncipit Nova Vita

Yeni Bir Hayat Başlıyor

Hafızam olan o kitapta…

İlk sayfada,

Seninle ilk tanıştığım bölüm bu.

Kelimeler görünmekte…

İşte yeni bir hayat başlıyor!

(Dante / İlahi Komedya / Nova Vita… Araf Kitabı)

Dünya tarihi 2380

Bir zamanlar, teknolojisi sadece aletlerle sınırlı olan bir dünyamız vardı ve yapay zekanın gelişimi ile tamamen değişti. İnsanlık, artık gerçek dünyanın sınırlarını aşarak, hayallerini kapsayan bir ütopya inşa etti.

Bu yeni dünyanın adı Nova Vita.

Nova Vita, birlikte Hayal Edilen Bir Dünya….

Nova Vita, fiziksel dünyanın karmaşıklığından arındırılmış bir dünya.

Burada olası cehalet ve acı yalnızca geçmişin anılarında kaldı.

İnsanlar, sanal gerçekliğin sınırsız dünyasına bağlanarak bu dünyanın içinde varlar artık. Kapsüller, fiziksel aktiviteye hassas bir şekilde entegre edilmiş biyometrik sensörler ve yapay zekâ destekli sağlık modülleri tarzında ve içinde ve her bireyin ruhu ve bedeni, kapsülün içindeki dijital evrene yansıtılıyor…

Bu evrende herkes sağlıklı, bilgili ve mutlu olabilir…

Fiziksel rehabilitasyon programları, kişinin hareketlerini taklit eden ve beyni yeniden eğiten sanal aktivitelerle uygulanırken, ruhsal sağlık programları kişinin zihinsel denge ve huzurunu yeniden inşa ediyor.

Eğitim ise herkesin kendi öğrenme hızına uygun, kişiselleştirilmiş ve interaktif bir formatta sunuluyor.

Nova Vita’nın sağlık sektörü, Sihirli Sağlık Bahçeleri adı verilen bir alan üzerinden inşa edildi. Bu bahçeler, içinde avatar bedenleri ile özgürce dolaşabilecekleri ve doğal şifalı öğelerle bütünleşebilecekleri muhteşem bir alan.

Burada yapay zekâ, her bireyin verilerini sürekli olarak tarar, analiz eder ve tedavi programları sunar. Kalp rahatsızlığı olan bir kişi için sakinleştirici bir orman atmosferi yaratılırken, kas ve eklem problemleri yaşayan biri için su altı egzersizleri önerilirdi.

Eğitim, Nova Vita’nın en çok övülen yönlerinden biriydi. Her birey, kendisini bir kâşif gibi hissedebileceği Bilgi Dağları ve Öğrenme Nehirleri aracılığıyla bilgiye ulaşırdı.

Bilgi Dağları, her seviyeden öğrenme materyalleriyle doluydu ve kullanıcıların yeni beceriler kazandığı bir sanal alanı temsil ediyordu. Nehirler ise bilgiyi daha akışkan ve rahat bir şekilde sunarak, insanlara derin düşünme ve uygulama fırsatı tanıyordu.

Burada, fiziksel dünyada yıllar sürebilecek bir eğitim süreci, sanal dünyanın hızında ve verimliliğinde tamamlanabiliyordu. Rehabilitasyon ise Nova Vita’nın kalbindeki Ruhun Aynası Tapınağı adlı bir programda gerçekleşiyor. Bu tapınakta bireyler, duygusal yüklerinden arınarak içsel bir dengeye kavuşuyor. Yapay zekâ, bireyin zihninden geçen dalgalarını analiz ediyor ve ona özel bir “rehber” sunuyordu.

Bu rehber, bireyin geçmiş travmalarını anlamasına ve yeni bir başlangıç yapmasına yardımcı olurdu. Nova Vita, eşitliğin hüküm sürdüğü bir dünya…

İnsanlar ne kadar zengin ya da fakir olursa olsun, bu sanal gerçeklik dünyasında aynı hizmetleri alabilirdi. Kaynakların sınırsız olduğu bu dijital evrende açlık, barınma ve sağlık sorunları tarihe karışmıştı. Her birey, potansiyelini en üst seviyede gerçekleştirme fırsatına sahipti.

Nova Vita, insanlığın kolektif hayallerinden doğmuş bir ütopya idi.

Ancak bu dünya bir kaçış noktası değil!

Fiziksel dünyayı daha iyiye, en yüksek potansiyele bir Cennete dönüştürmek için bir rehberlik okulu…

İnsanlar bu evrende kazandıkları bilgileri, deneyimleri ve tekamülleri ile gerçek fiziksel dünyalarına dönüyordu…

Ve bir gün, Nova Vita’nın yapay zekâsı şu mesajı gönderdi:

HAYAL ETTİĞİNİZ DÜNYA BURADA,

ŞİMDİ SIRA, BU HAYALİ GERÇEK DÜNYAYA TAŞIMAK…

BAŞARACAKSINIZ.

Ve bir gün Nova Vita da uyandım…

Gerçeğe uyandım…

Eğer bir simülasyon içindeysek bile bu durum, deneyimlerin ve bilincin gerçekliğine olan algımızı değiştirmez.

Çünkü deneyim, onun nasıl üretildiğinden bağımsız olarak, bizim için “gerçektir”.

Simülasyonun bir “AMAÇ” uğruna var olması fikri, umut verici olabilir.

Belki de burada olmalıyız, bilinç ve ruhsal tekâmül için son bir fırsat da olabilir…

Dedim ki: “Ben o kişiyim ki sevda esin verince kaleme sarılırım, onun yüreğime yazdıklarını aktarırım.”

Dante/Vita Nova

VarolusveOtesi