Ana Sayfa Kişisel Gelişim Röportaj “ABD’de Günlerce Ortaya Çıkan Ve Gözlemlenen Nesneler UFO Yani Dünya Dışı Değildi”...

“ABD’de Günlerce Ortaya Çıkan Ve Gözlemlenen Nesneler UFO Yani Dünya Dışı Değildi” – İlk Bölüm

“ABD’de Günlerce Ortaya Çıkan Ve Gözlemlenen Nesneler UFO Yani Dünya Dışı Değildi” - İlk Bölüm
VarolusveOtesi

Türkiye’nin ilk kadın Ufoloji Uzmanı olan UFO-Metafizik Araştırmacısı ve İspanyolca Öğretmeni Farah Yurdözü, UFO karşılaşmaları ve dünya dışı varlıklar ile ilgili uzun yıllardır yaptığı çalışmalarla ve yazdığı kitaplarla tanınıyor. Amerika’da yaşadığı yıllar boyunca çok sayıda konferansa katılarak Türkiye’deki UFO deneyimlerini anlatan Yurdözü, aynı zamanda Amerika’da yayınlanan “Love In An Alien Purgatory”, “Confessions of a Turkish Ufologist” ve “You Are Your Soulmate” adlı kitaplarıyla da biliniyor. UFO-dünya dışı temas konusunda yaşanan bilgi kirliliği nedeniyle akıllarda oluşan soru işaretlerini gidermek ve gerçekleri gün ışığına çıkarmak üzere Farah Yurdözü ile özel bir röportaj gerçekleştirdik ve tüm merak edilenleri kendisine sorduk. Farah Yurdözü’nün önemli açıklamalarının yer aldığı röportajımızın ilk bölümünü bu ay yayınlıyoruz.

Mücadeleli olduğunu düşündüğümüz bir hayat yolculuğunuz olmuş. Devlet memurluğundan UFO araştırmacılığına uzanan merak uyandıran bir hayatınız var. İspanyol Dili Edebiyatı mezunu olup UFO araştırmacılığına nasıl başladınız? Sizi bu yola iten ilk deneyim neydi?

Aile bireylerimin kuşaklardır yaşadığı ruhsal ve metafizik deneyimler çocukluğumdan itibaren uzay, bilinmeyen evrenler, o evrenlere ait varlıklar gibi konulara ilgi duymamı sağladı. 15-16 yaşlarımda tanık olduğum bir UFO gözlemi de konuya ilgimi arttırdı. Liseden sonra 6 yıl devlet memuru olarak çalıştım. Sonra üniversite sınavlarına girdim ve birinci tercihim olan İspanyol Dili Edebiyatını kazandım, bu eğitimi tamamladım. Yaklaşık 30 yıllık İspanyol Dili öğretmeniyim. Uzay, UFO’lar, ruhçuluk, metafizik, gizem öğretileri gibi konular hayatımın her döneminde ilgi alanım oldu. Bu konularda sürekli okuyup kendimi geliştirdim. Üniversite yıllarında da yazarlığa başladım.

“UFO’ların günümüzde çok daha bilimsel ve sosyolojik bir kavrama dönüşmesi gerekiyor”

Metafizik, parapsikoloji ve ezoterizm ile ilgilenmenizin UFO’lar ile bağdaştırdığınız durumları var mı? Neler?

Benim için UFO’lar ve dünya dışı yaşam- metafizik – parapsikoloji- ezoterizm bir ağacın dalları gibi. Aynı kökten beslenen ama daha sonra farklı yönlerde gelişen dallar. UFO ve uzaysal varlıklar konusu da hala bilinmeyen kapsamında. 20.yüzyıl öncesinde UFO konusu henüz tam olarak net anlaşılmamıştı. Bazı UFO gözlemleri ve uzaysal varlıklarla yakın karşılaşmalar metafizik – ruhsal deneyimler olarak görüldü. Ve insanların yaşadığı şaşkınlık, bazen de hayranlık vardı. UFO’lar henüz bilinmediği dönemde insanlar bu kavramı metafizik ve ruhsallık arasında bir yere oturttular. Ama günümüzde çok daha bilimsel ve sosyolojik bir kavrama dönüşmesi gerekiyor.

Üç kitabınız Amerika’da yayınlandı. Kitaplarınıza değinebilir miyiz? Size bu kitapları yazdıran ruh halinizi, amacınızı bizlerle paylaşır mısınız?

“Love In An Alien Purgatory” isimli kitabımı temasçı ve ressam David Huggins’in yaşam öyküsü üzerine yazdım. David 8 yaşından beri dünya dışı varlıklar tarafından ziyaret ediliyor. Ve pek çok defa gündüz UFO gözlemleri oldu. Ressam olduğu için bu temas ve ziyaretleri, uzaylılar tarafından kaçırılmaları tablolarında anlattı. Ben de onun öyküsünü yazdım. Diğer kitabım “Confessions of a Turkish Ufologist” (Bir Türk UFO Araştırmacısının İtirafları) ülkemizde bin yıllardır yaşanan UFO karşılaşmaları ve dünya dışı varlıklar ile ilgili bir çalışma. “You Are Your Soulmate” (Sen Senin Ruh Eşisin) isimli çalışmamı insanların ruh eşi aramayı kendilerine hedef gördükleri bir dönemde yazdım. Ruhsal yolculuk kendine bir eş aramakla değil, kendi ruhsal gerçekliğini keşfetmekle başlar ve devam eder diye düşünüyorum. Kendi gerçeğinizi keşfetmeden bir ruh eşi aramak sizi yoracaktır.

“Bir UFO filmi ya da fotoğrafı ne kadar netse o kadar sahtedir. Geçtiğimiz günlerde ABD New Jersey eyaletinde günlerce ortaya çıkan ve gözlemlenen nesneler UFO yani dünya dışı değildi”

30 yıldır UFO’ları araştırıyorsunuz. Öncelikle bilimsel veriler ile örnek vakalardan bahsedelim mi? Son haftalarda başta Amerika’da olmak üzere gittikçe artan ve sahte olduğu konuşulan UFO görüntüleri var. Sosyal medya başta olmak üzere sürekli gökyüzündeki cisimlerden bahsediliyor. Şu anda neler oluyor, bu görüntülerin tamamı sahte mi ve sizce ne yapılmaya çalışılıyor?

Maalesef geçmişte dergi ve kitaplarda bugün de internet ortamında gördüğünüz pek çok UFO görüntüsü gerçek değil. Bir UFO filmi ya da fotoğrafı ne kadar netse o kadar sahtedir. Ne kadar bulanıksa da gerçek olma ihtimali vardır. Geçtiğimiz günlerde ABD New Jersey eyaletinde günlerce ortaya çıkan ve gözlemlenen nesneler UFO yani dünya dışı değildi. Henüz bilemediğimiz bir araştırma için kullanılan dron’lardı. Görevleri bitti ve ortadan kayboldular. Zaten eğer o kadar çok sayıda UFO her gün ve her gece net olarak görülseydi ve beklenen açık temas, toplu iniş yaşansaydı bugün yaşadığımız dünya çok daha farklı bir yer olurdu. Belki de bu sohbeti yapmamıza bile gerek kalmazdı.

“Gökyüzü Tanrısı Teşup bir insan kadınla evlenip ondan melez bir çocuk sahibi oluyor. Acaba Hititlerin tanrı diye gördükleri ileri bir uygarlıktan gelen görevliler ya da askerler, belki de uzay yolcuları mıydı?”

Peki, UFO konusundaki bilgi kirliğini ortadan kaldırmak adına en başa mitolojilerdeki anlatımlara dönersek, Hitit Mitolojisine bakmak bile dünya dışı varlıklar olduğu hakkında bize bilgi veriyor diyorsunuz. Gerçekleri öğrenmeye, bu konuyu araştırmalarınızdan yola çıkıp açarak başlayabilir miyiz?

Hitit tarihi ve mitolojisine göre Hitit Uygarlığını etkileyen ve şekillendiren yaklaşık 85 tanrı var. İnsanlarla yakın iletişim kuruyorlar. Gökyüzü Tanrısı Teşup bir insan kadınla evlenip ondan melez bir çocuk sahibi oluyor. Hititler tanrılarını gökyüzünden gelen yumurta biçimli bir nesne ile ifade ediyorlar. Ayrıca 12 yeraltı tanrısı kabartmasında gördüğümüz erkekler askeri bir düzen içinde yürüyen, üniforma, çizme, miğfer giymiş, bellerinde kemeri ve ellerinde silah benzeri bir nesne tutan normal insan görünümünde şahıslar. Tanrılar neden çizme ve üniforma giysin? Acaba tanrı diye gördükleri ileri bir uygarlıktan gelen görevliler ya da askerler, belki de uzay yolcuları mıydı?

“Göbeklitepe’yi uzaylıların yaptığını düşünmüyorum. Ama bu yapıları kuranların, onlara mimari, mühendislik, matematik ve astronomiyi öğreten ileri bir uygarlıkla iletişim kurmuş olmaları da mümkün”

Göbeklitepe’ye defalarca gittiniz ve gezileriniz devam ediyor; orada neler hissettiniz? Bir temas yaşadınız mı? Bir dünya dışı dokunuş oldu ise burada başlamıştır diyorsunuz. Göbeklitepe’yi uzaylıların yaptığını düşünüyor musunuz?

Çanak çömlek öncesi neolitik dönemde kurulmaya başlanan Göbeklitepe şu anda yapılan hesaplarla 12 bin yıllık bir tarihe sahip. Belki ileriki zamanlarda kazılar ve araştırmalar devam ederken tarih daha da gerilere gidebilir. Benim Göbeklitepe hayranlığım orayı ilk gördüğüm anda başladı ve şimdiye kadar ziyaret ettiğim tüm antik kentlerden farklı bir ruha sahip olduğunu hissettim. Orası bana huzur ve arınma duygusu yaşatıyor. Çok geniş bir alana yayılmış ve henüz yüzde doksanı yer altında saklanmış bir yapılar kompleksinden bahsediyoruz. Biz insanların verdiği isimle Göbeklitepe’yi uzaylıların yaptığını düşünmüyorum. Ama bu yapıları kuranların, onlara mimari, mühendislik, matematik ve astronomiyi öğreten ileri bir uygarlıkla iletişim kurmuş olmaları da mümkün. Akbaba sütunu üzerindeki kabartmalar, M.Ö.10950 yılında yaşanan yaz gündönümü, gökyüzündeki gezegen ve takım yıldızların haritası. Çanak çömlek yapmayı bilmeyen bir uygarlık kusursuz bir astronomi haritasını nasıl taşa çizdi? Bu soruya hala cevap bulamıyoruz.

“Uzaylılar tarafından kaçırılmalarda, insanların vücuduna yerleştirilen mikroçipler, elle tutulur, laboratuvarda analizi yapılabilen katı maddeler”

Uzaylıların sizce insan ırkına ihtiyacı mı var? Neden sürekli dünyayla temas halinde olmuşlar?

Uzaylılar tarafından kaçırılma olarak bildiğimiz, İngilizcede “Alien Abduction” tanımı bence uzaysal ırkları anlamamıza yardım edecek çok önemli bir gerçek. Bilimsel bir gerçek çünkü kaçırılmalarda, insanların vücuduna yerleştirilen mikroçipler elle tutulur, laboratuvarda analizi yapılabilen katı maddeler. Uzaylılarla temas sadece onlar istediği zaman oluyor. Tarihsel kayıtlar, bu temasların insanın dünyada ortaya çıkışından itibaren başladığını da gösteriyor. Tek bir uzaysal ırk olmadığı gibi dönem dönem kaçırılmaların yoğunlaştığı da bir gerçek. Kaçırılmalardan sonra bazı kişilerde psişik / ruhsal / medyumsal yetenekler de artabiliyor.

“Bazı iddialara göre insan ve uzaylı melezlerin üretilmesi söz konusu”

Amerika’daki temasçılardan alınan örneklerde vücutlarından çıkarılan çiplerin dünyaya ait olmayan bir maddeden yapılı olduğu anlaşılıyor. Sizce buradaki amaç nedir?

Eğer uzaysal varlıklar insanlar üzerinde bu kadar ısrarlı ve planlı bir çalışma yapıyorsa bence bizden aldıkları bazı şeylere ihtiyaç duydukları için. Bazı iddialara göre insan ve uzaylı melezlerin üretilmesi söz konusu. Mikroçiplerin insanların ruhsal, fiziksel ve biyolojik yapısını izlemek amacıyla yerleştirildiği düşünülüyor. Ama son 20 yılda dünyada pek çok ülkede insanlar üzerinde de mikroçip kullanımı yaygınlaştı. Neurolink örneğinde olduğu gibi. Uzaysal teknoloji dünyada kullanılır hale gelecek mi? Eğer bu doğruysa, uzaysal ırkların bize bu bilgi ve teknolojiyi hangi amaçla verdikleri de ilginç bir soru. Henüz net bir cevap bulunmuş değil.

“Yükselmiş üstadlar, galaktik federasyon gibi kavramlar özellikle toplumu psikolojik anlamda yönlendirmek için sosyal bir deney olarak tasarlandı”

Ufolojinin kaç çeşidi var? Bizi bu konuda bilgilendirir misiniz? New Age akımı oluşmadan ve oluştuktan sonra Ufoloji gelişim çizelgesi nasıl yönlendirildi?

UFO sözcüğü ve Ufoloji kavramı insanlar tarafından üretildi. Bizim UFO dediğimiz evrensel taşıt araçlarına uzaysal ırklar belki de başka bir isim veriyor. Ufoloji ise bu kavramı araştırmak ve gerçeği ortaya çıkartmak amacıyla tasarlandı. Evet, birkaç çeşit Ufoloji var; örneğin bugün bazı araştırmacılar UFO’ların bir ulusal güvenlik sorunu oluşturduğunu düşünüyor. ABD’de UFO araştırmaları için harcanan bütçe halktan alınan vergilerle yapılıyor. Gündemdeki soru şu: Harcanan paranın karşılığında gerçek ortaya çıkacak mı? Diğer yanda ruhçuluk, ruhsal aydınlanma, new age kavramlarıyla UFO meselesinin karıştırılması bence meselenin bilimsel yönünü zayıflattı. Yükselmiş üstadlar, galaktik federasyon gibi kavramlar özellikle toplumu psikolojik anlamda yönlendirmek için sosyal bir deney olarak tasarlandı. Sadece gerçeği öğrenmek için çalışan UFO araştırmacıları ise olayın ne bütçesiyle ne de galaktik federasyon vaatleriyle ilgilenmiyorlar. Onların yolu çok daha net ve kesin bir hedefleri var.

80’li yıllarda çıkan haber ve görseller bir yapay zekâ ya da komplo muydu?

Batıda 1960’larda tasarlanan ülkemize 90’lı yıllarda gelen new age akımı yapay olarak oluşturulmuş bir modaydı. O dönemde uzaylılardan alınan kanal bilgileriyle yazıldığı iddia edilen pek çok kitap yayınlandı. Bu kitaplardaki kehanet ve vaatlerin hiçbiri gerçekleşmedi. 2000 senesinde uzaylıların dünyaya iniş yapacağı, 2012’de dünyanın sonunun geleceği gibi iddialar çürüdü ve unutuldu; fazlası da var. Bugün o kitapları eski kitap satan dükkanlarda bulursunuz. Artık bir geçerliliği kalmadı.

“Eğer iddialar doğruysa ve yıldız geçitlerini açmayı denedilerse dikkatli olmalarını öneririm çünkü o kapılar açıldıktan sonra neyin ya da kimin geleceğini asla bilemeyiz”

Yıldız Geçidini açıp birtakım varlıklar getirmeyi planlamalarının altındaki sebep neydi? Böyle bir şey olmuş olabilir mi? Olduysa bu bize şu anda nasıl bir süreç yaşatıyor? Sizin bakış açınızla insanlığın yaşayabileceği süreci öğrenebilir miyiz? Nasıl bir senaryonun içindeyiz?

Yıldız Geçidi kavramı “Stargate” isimli sinema filmi ve sonrasında yapılan tv dizisiyle gündeme girdi. Bu yapımlara kadar hiç kimse yıldız geçitlerini konuşmuyordu. Eğer iddialar doğruysa ve bazı gizli güçler ya da gücü olduğunu iddia edenler yıldız geçitlerini açmayı denedilerse dikkatli olmalarını öneririm çünkü o kapılar açıldıktan sonra neyin ya da kimin geleceğini asla bilemeyiz. Ve başa çıkamayacağımız bir meseleyi bu dünyaya davet etmek iyi bir fikir olmayabilir.

“Bir zamanlar ülkemizde aktif olan ve daha sonra kapanan bir yıldız geçidi varsa bence Kapadokya en doğru yerdir”

Sizce ülkemizde bir yıldız geçidi var mı?

Bir zamanlar ülkemizde aktif olan ve daha sonra kapanan bir yıldız geçidi varsa bence Kapadokya en doğru yerdir. Çünkü Kapadokya yeraltı kentler ağının Agartha ve Şamballa yeraltı dünyaları ile bağlantılı olabileceği düşüncesi var. Agartha ve Şamballa ise dünya dışından gelen ziyaretçiler tarafından kurulmuştu.

“Kapadokya genelde ve özellikle de yeraltı kentleri başka bir dünyanın başka bir zaman boyutunun gerçekliğini veriyor”

Kapadokya, Urfa, Mardin gezileriniz oluyor. Kapadokya’da yeraltı şehrinde yaşadığınız çok etkileyici bir deneyim var. Bu deneyimi bizimle de paylaşır mısınız?

Ülkemizde çok sayıda yeraltı kenti var. En çok bilinenleri de Kapadokya bölgesinde. Bu yeraltı kentleri bildiğimiz kadarıyla yüzeyden 100-150-180 metre derine kadar ulaşıyor. 10 bin sene önce yapılmış ama kimin yaptığı da bilinmiyor. 1996 yılında ilk defa kaymaklı yeraltı kentini bir turist grubuyla ziyaret ettim. Üç arkadaşımla gruptan koptuk ve arkada kaldık. Birden içinde bulunduğumuz mağara odada çıkışı bulamadığımızı daha doğrusu giriş çıkışların kapandığını fark ettik. Çok kısa süren belki sadece 2-3 dakikalık bir deneyim bize çok uzun gelmişti. Henüz cep telefonlarının yaygın kullanılmadığı dönemde orada kapalı kalmak ve sesimizi dışarıya duyuramamak gibi bir durum söz konusu olabilirdi. Panik içinde duvarlara vurduğumuzu hatırlıyorum. Sonra nasıl olduysa arkamızda kapı yeniden açıldı ve dışarı çıkabildik. Kapadokya genelde ve özellikle de yeraltı kentleri başka bir dünyanın başka bir zaman boyutunun gerçekliğini veriyor. Asla yalnız ve rehbersiz gidilmemesi gereken ama mutlaka ziyaret edilmesi ve deneyimlenmesi gereken bir bölge.

Devamı Mart Sayımızda

VarolusveOtesi