Ana Sayfa Yaşam Sağlık Sen Havasın (Nefessin)

Sen Havasın (Nefessin)

Sen Havasın (Nefessin)
VarolusveOtesi

Bu ayki buluşmamızda konu başlığımızı, ilk iki yazımı okuyan okuyucularımız aslında biliyorlar.

İnsanoğlu var olduğundan bu yana hep aynı soruların cevabını aradı…

Kimim ben, neden yaratıldım, neyim ben?

Sen Topraksın

Sen Susun

Sen Havasın

Sen Ruhsun

Birinci yazımızda Sen Topraksın, ikinci yazımızda Sen Susun demiştik. Şimdi sıra Sen Havasın…

Kadının rahmine döllenmiş yumurtası düştü. Yaradanım “Huu” dedi yaşam başladı. Ana kadın, bebeğini, vücudundan bebeğinin göbeğine bağladığı bir kordonla besliyordu. Bebeğine kan hücreleriyle gönderdiği oksijenle nefes aldırıyordu. Bu yüzdendir, bebeklerin karınları nefes aldıklarında çok daha fazla şişer. Çünkü 9 ay ana kadının karnında göbeğindeki kordonla nefes almıştı ve buna alışmıştı. Ana kadın her aldığı temiz nefesten bebeğine oksijen gönderiyordu ve her nefes verişinde karbondioksit salıyordu havaya.

Bebek dünyaya geldiğinde bu kez ağzından nefes almaya başlamalıydı. Ana kadın ile bağları kesilmişti artık. Artık nefes almayı tek başına başarmalıydı. İlk acıyı o anda tatmıştı bebek; poposuna vuran elin amacı onun canını acıtmak değildi elbette. Ama bunu yapmak zorundaydı, bebek bir avazla bağırdı ve ciğerlerine ağzından aldığı nefes doldu.

Günümüzde nefes çalışmaları yaparken, meditasyonlarımızda, kendimiz için yapmış olduğumuz arınma terapilerinde nefesi karnımıza kadar gönderir orada bir müddet tutar ve sonra yavaş yavaş veririz. Bunun yapmamızın en büyük sebebi, kendimizin en duru, en saf, en masum, en temiz halimizi hatırlatmaktır. Bizim en saf ve kendimizi en güvende hissettiğimiz halimiz göbekten nefes aldığımız anamızın karnında ki halimiz. Birçok eğitmen dahi bunun sebebini bilmiyor maalesef. Bir zamanlar neden ciğerlerimi değil de karnımı şişirdiğimi ben de bilmiyordum.

Ana karnında başladık nefes almaya ve toprak olana kadar yine nefes almaya devam ettik. İçimize çektiğimiz her nefes oksijen olarak vücudumuzu şifaladı. Verdiğimiz her nefes havada karbondioksit olarak yayıldı.

Toprak Ana’nın üzerinde büyüttüğü ağaç çocukları, analarına verdikleri sözü tutuyorlardı. İnsanların ve diğer canlıların salmış oldukları karbondioksiti yaprakları ile emiyorlardı. Dallarından, oradan gövdelerine ve oradan köklerine ve oradan da Toprak Ana’nın kucağına gönderiyorlardı. Toprak Ana, karbondioksiti temizliyor, ağaç çocuklarının köklerine temiz

oksijen olarak geri gönderiyordu. Ağaç çocuklar köklerinden aldıkları oksijeni gövdelerine çekiyorlardı, oradan dallarına, oradan yapraklarına ve oradan havaya gönderiyorlardı.

Toprak Ana’ya teşekkür edin…

Her fırsatta söylüyorum ve buradan yeniden yineleyeceğim. Topraktan bir şey alırken teşekkür edin. Toprağa bir şey ekerken teşekkür edin. Toprak canlıdır. İnsanın var oluşunun ana kaynağı ve varlığını sürdürebilmesinin ana kaynağı topraktır.

Toprak Ana’ya neden teşekkür etmelisin?

Toprağa bir tohum bırakırken o tohumu büyütüp size tekrar sunacağı için teşekkür edin.

Suyunuzu temizlediği için teşekkür edin.

Havanızı temizlediği için teşekkür edin.

Size ev olacak tahtanın ağacını yetiştirdiği için teşekkür edin.

Vücudunuzun protein eksikliğini tamamlayacak olan hayvanlarınızı doyurduğu için teşekkür edin.

Can dostlarımızı koruyup kolladığı için teşekkür edin.

Sizi şifalayacak olan mineralleri taşların içinde oluşturduğu için teşekkür edin.

Toprağa teşekkür edin. Yaradan’a Şükredin…

İnsanoğlu için böylesi mükemmel bir kaynak olan toprağın varlığı için ise “Yaradan’a Şükredin”. Kendi nefesinden ruhumuzu üfleyen Yaradanım için ne kadar değerli olduğunun farkına varmalı insanoğlu.

Toprağa teşekkür edersen seni asla eli boş çevirmeyecektir.

Kalsit Kristali

Muğla’dan topladığım kalsit kristallerini beni takip eden okuyucularımız bilirler. Topladığım diyorum, çünkü kazma kürekle taş çıkartmam. Eğer toprak bana bir taş vermek istiyorsa onu mutlaka benim göreceğim şekilde üzerine çıkartır. En azından bir kısmı dışarıda görünür bana.

Toprağın üzerinde parıl parıl parlayan kalsit kristalini gördüğümde gözlerime inanamamıştım. Büyük bir heyecanla eğildim ve taşı almak istedim ama taşın devamı toprağın altındaydı. Elimle toprağı eşelemeye başladım, bir kedi misali ama başarılı olamadım. Eşeledikçe taşın bir parça değil dağın kendisi olduğunu gördüm. Biraz mutlu biraz hüzünlü eşelediğim toprağı tekrar yerine yerleştirdim. Taşın bana gelmemesi gerekiyordu. Orada kalıp çevresine enerji olmaya devam etmeliydi. Toprağa teşekkür edip yüzeydeki küçük parçaları toplamak için kafamı çevirdiğimde mutluluktan gözlerim doldu çünkü toprak ana o gün benim için yaklaşık 8 kilo civarında tek parça kocaman bir kalsiti tamamen yüzeye çıkartmıştı. Sadece eğilip aldım.

Toprağın nefesini hissedebilmeniz dileğiyle…

Önümüzdeki ayın başlığını hepiniz tahmin ediyorsunuz bence… Evet, Sen Ruhsun…

Sevgiyle Kalın…

Sevgi Yayın…

Tüm yayın hakları Varoluş ve Ötesi’ne ait olup yazılar iktibas edilemez. Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz. Tüm reklamların sorumluluğu firmalara, yazılardaki ve söyleşilerdeki görüşler şahıslara aittir.

VarolusveOtesi