Her birimizin sevgiyi gösterme ve alma yolları farklı üstelik kendine özeldir. Ancak bunu yazar Dr. Gary Chapman 5 Sevgi Dili kitabında 5 ayrı başlık olarak değerlendirmiştir. Bunlar; onaylayıcı sözler, nitelikli beraberlik, hediye alma, hizmet eylemleri, fiziksel temas olarak kategorize edilmiş. Ancak kim sevgi dilini biliyor?
İlişkilerde en önemli konu açık iletişimde olabilmektir. Neyi nasıl ifade ettiğimiz de bir o kadar önemli elbette… Sen daha kendini bile tanımazken nasıl olur da başkasını tanıyıp onunla yakinen ilişki içinde kalarak beklentilerini karşılayabilirsin? Çoğu neyden hoşlanır ya da karanlık tarafı nedir fark etmiyor bile… Farkında olanlardansanız da bitmiyor kendinizle savaşınız; kabule geçene dek inkâr aşamasında asılı kalıyor ruh. Asılı bırakansa zihinden çıkamamak; öğrenilmiş kalıplar, bilinçaltı kodları ve dolayısıyla kimlikler.
Oysa akışkan olduğunda yani sert ve köşeli olmak yerine esneyebildiğinde daha fazla potansiyel ve mucize yaratmaya açılır yolun. Dolayısıyla başkalarını, onların beklentilerini dinlerken de daha geniş bir perspektiften duyabilirsin. Partnerinin sevgi dilini çözümlemeden önce kendi sevgi dilini çözümleyebildin mi? Ne zaman kendine kalmak istersin? Hangi durumlarda kendini değersiz hissedersin? Ne zaman sarılınca geçer? Saygı senin için neyi ifade ediyor ve nedir? Ne yapılınca ve ne söylenince gerçekten sevildiğini hissedersin? Bunun gibi soruların cevabını bilenlerden misin? Ya da sen de kendine sormaktan, kendinden kaçanlardan mısın?
Farkında mısın bilmem herkesin kavramlarının altı bambaşka tanımlarla dolu ve çoğu zaman aynı şeyleri beklesek de “beklentimi karşılamıyor” diyerek çatışma yaşayabiliyoruz. Oysa o sadece KENDİ olurken sen de sadece KENDİn olmaya devam ediyorsunuz…
Mesela kimi için bacak bacak üstüne atılması ya da el şakası yapılması saygısızlıkken kimi insanlar da sözlerinin önemsenmemesini, çat kapı eve gelinmesini ya da sözlerin tutulmamasını saygısızlık olarak tanımlar. Aslında her iki insan da birbirinden saygı beklemektedir fakat saygı kavramlarının altı farklı tanımlarla dolu olduğundan birbirlerinin beklentilerini karşılayamazlar. Aynı durum sevgi dili için de geçerlidir…
Sevgi, sevmek ve sevilmek kendin için neyi ifade ediyor? Sahi sen ne zaman gerçekten sevildiğini hissedersin?
Biri sana daima yanındayım dediğinde mi? Yoksa davranış olarak daima yanında olarak sana sarıldığında mı? Ya da iyi ki varsın cümlesini duyduğunda mı? Acılarını paylaşıp destek aldıkların mı seni seviyor yoksa başarılarına ilham olup en önden alkışlayanlar mı? Gerçek sevgi ve o içindeki çocuğun sevgi ihtiyacı neyle doyuyor?
Şu an ihtiyacın olan her ne varsa partnerine bildirmek nasıl bir his? Bir ilişkiden ayrılırken beklentimizi karşılamadığı için ayrıldığımızı sanıyoruz oysa kendimizle olan sevgi alışverişimizi, kendimizi sevişimizi ve o insanlayken olduğumuz halimizi sevemediğimizden gidiyoruz. Yani süreç yine kendimizden kendimize akıyor.
Bu nedenledir ki önce kendini tanımalı insan sevgi dilini bilmeli; kendi kavramlarının altını benzer tanımlarla dolduran insanla karşılaşmadığını sanıyorsun hâlbuki o kavramları kendin için tanımlayabilmek için zıddıyla bir oluyorsun. Görebilesin diye… Görüp kabule geçtikten sonra da nihayet neyi istediğini bilip bildirebilir oluyorsun… Tüm bunlarla beraber sen ilişkide kim olmayı seçiyorsun?
Hadi sen de ilişkilerin üzerinden kendini tanıdığını fark et ve “bu bana neden bunu hissettirdi” yi sorarak sevgi dilini keşfet! Başkasını keşfederken kendine varış yoluna hoş gelesin!
Tüm yayın hakları Varoluş ve Ötesi’ne ait olup yazılar iktibas edilemez. Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz. Tüm reklamların sorumluluğu firmalara, yazılardaki ve söyleşilerdeki görüşler şahıslara aittir.